Bu gördüğün gazâl, benim amcamın genç kızıydı. Ben gençliğimde onunla evlendim, otuz sene beraberce yaşadık. Her şeyimiz, Allah’a şükürler olsun, yerindeydi. Yalnız bir derdim vardı. Çocuğum olmuyordu. Onun için, kara gözlü bir câriye ile evlendim.
avarebedevi.blogspot.com
Evlendikten dokuz ay sonra, dünyaya nur topu gibi bir erkek evlâdım doğdu. Oğlum, yüzüne bakılamayacak kadar güzeldi. Oğlum doğduktan on dört sene sonra, kara gözlü, sıcak bakışlı, tatlı sesli, güzel endamlı bir civan oldu. Tam o sıralarda, alışveriş için, birdenbire evimden ayrılarak uzak bir memlekete gitmek mecburiyetinde kaldım.
İşte burada gazâl sûretinde gördüğün amcamın kızı ve karım, zorlu büyü yapmakta, efsun okumakta çok usta idiler. Ben evde yokken, bu kadın oğlumu buzağıya, annesini de ineğe kalbetti. Sonra, o inekle o buzağıyı götürüp köyümüzün sığırtmacına teslim etti.
avarebedevi.blogspot.com
Ben ırak memleketlerde hasretini çektiğim evlât ve ayâlime kavuşacağımı zannederek eve döndüğüm zaman, burada gördüğünüz gazâl, câriyenin öldüğünü ve oğlumun kaçtığını, fakat nereye gittiğini bilmediğini söyleyerek beni avutmaya kalkıştı. Yüreğimi mâtem, gözlerimi de kanlı yaşlar bürüdü.
avarebedevi.blogspot.com
Evlâdımın ve annesinin yoksulluğunu çekeli bir sene olunca, Kurban Bayramı oldu. Köy sığırtmacına haber gönderdik. Bayram günü kurban etmek üzere bana, semiz bir inek göndermesini tembih ettim.
avarebedevi.blogspot.com
Sığırtmacın gönderdiği inek, benim oğlumun annesiydi. Eteklerimi sıvadım, kollarımı sıvadım, elime keskin bir bıçak alarak ineği kurban etmek üzere bağlayıp yatırdım. Lâkin inek bana o kadar yalvarıcı ve acıklı gözlerle baktı, o kadar yürekler eritici bir hüzün ile inledi ki, onu kendim kesmeye bir türlü kıyamadım.
Onu sığırtmaç kessin ve derisini yüzsün diye, kaldırtıp sığırtmaca gönderdim. Sığırtmaç ineği kesti, lâkin derisini yüzünce, onda ne et, ne de yağ bulunmadığını, hayvanın yalnız deri ve kemikten ibaret olduğunu görerek, onu kurban ettiğime bin kere pişman oldum. Ama sonradan pişmanlık neye yarar?
İnekten kurban eti çıkmadığını görünce sığırtmaca, bir buzağı getirmesini emrettim. Sığırtmaç da üvey annesi tarafından buzağıya döndürülmüş kendi öz evlâdımı getirdi. Buzağı beni görünce şahlandı, ipini kopardı, sevinerek yanıma koştu, beni kokladı, etrâfımda oynadı. Hayvanın bu hâlini görünce, yüreğim onu kesmeye bir türlü razı olmadı. Ne kadar olsa baba yüreği değil mi? Evlâdı buzağı da olsa, o buzağı evlâdını da duyar. Sığırtmaca döndüm ve buzağıyı kesmeyeceğimi, buzağının yerine bana başka bir inek getirmesini söyledim.
avarebedevi.blogspot.com
Lâkin sığırtmaç, buzağıyı gerisin geriye ağıla götürmeye kalkışınca, ey ifrit, burada gördüğün şu gazâl, yani oğlumun katı yürekli üvey annesi, ileri atılarak, “Aman bu buzağıyı ağıla götürmeyiniz, baksanıza ne kadar şişman, ne kadar semiz. Bunu kurban ediniz!” diye haykırdı. Lâkin ben ısrar ettim:
avarebedevi.blogspot.com
— “Bu buzağıyı dünyada kurban ettiremem, onu yerine götürünüz.” dedim.
avarebedevi.blogspot.com
Ertesi sabah bahçemde otururken, sığırtmaç yanıma yavaşçacık sokuldu:
avarebedevi.blogspot.com
— “Size gizlice çok sevineceğiniz bir müjde vereceğim. Lâkin müjdemin mükâfatını isterim.” dedi.
avarebedevi.blogspot.com
Ben de istediği mükâfatı ona vaat edince, kulağıma eğilerek:
— “Benim efsun okumasını bilen ve büyücülükte usta olan bir kızım vardır. Dün kurban etmeye kıyamadığınız buzağıyı ağıla doğru götürürken bizim evden geçtim. Kızım güzel buzağıyı sevdi, okşadı. Sonra kendi kulağını buzağının başına dayadı. Kızım buzağının başına dayanınca, birdenbire gülmekten katıldı, sonra da acı acı ağladı. Ben kızıma neden evvelâ o kadar güldüğünü ve sonra da neden bu kadar ağladığını sordum. Kızım da:
— “Baba, bu insanı buzağı diye ağıla götürdüğüne gülüyorum. Bu bir buzağı değil, bir civandır. Hem de bizim efendimizin, bir kaç sene evvel ortadan kaybolan oğludur. Onu üvey annesi bu hâle sokmuş. Annesini de ineğe kalbetmiş. Niçin ağladığıma gelince, ağlıyorum, çünkü kurban olarak kestiğiniz inek, bu oğlanın annesiydi!” dedi.
Bu sabah uyanır uyanmaz, acele size koştum. Ve işte size bu güzel havâdisi veriyorum.” dedi.
avarebedevi.blogspot.com
Bu havâdisi duyunca sevinçten adeta sarhoş oldum. Evlâdımın bir buzağı şeklinde olsa bile sağ oluşunu düşündükçe, saadetten çıldıracağım geliyordu. Hemen sığırtmaçla beraber evvelâ sığırtmacın evine uğradık. Sığırtmacın kızını alarak doğru ağıla koştuk. Memnuniyetimden yerde değil, cennette uçuyorum zannediyordum.
avarebedevi.blogspot.com
Buzağı beni görünce, neş’esinden perendeler atarak yanıma geldi. Ellerimi, yüzümü yaladı. Ben sığırtmacın kızına, evlâdımı yine eski hâline getirmesini rica ettim. Bu hizmetine mukabil evimi de, mallarımı da, koyunlarımı, ineklerimi de, velhâsıl nem var, nem yoksa hepsini, hepsini kendisine vereceğimi vaat ettim.
avarebedevi.blogspot.com
Kız, vaat ettiğim şeylerin hiçbirini kabul etmedi. Oğlumu ancak iki şartla eski hâline koyacağını söyledi. Bu şartların birisi şu idi. Oğlum eski hâline gelince, bu kız ile evlendirilecekti. İkincisi de üvey annesine büyü yapacak ve onu gazâl şekline sokacaktı, tâ ki üvey anne, sonraları gerek oğlana, gerek oğlanla evlenecek kıza bir fenalık edemesin...
avarebedevi.blogspot.com
Ben kızın teklifini memnuniyetle kabul ettim. Kız bir çanak temiz su aldı. Suyun üzerine bir dua okudu. Sonra buzağıya dönerek:
avarebedevi.blogspot.com
— “Eğer seni Allah buzağı olarak yarattıysa, sen buzağı olarak kal, yok Allah seni başka bir şekilde yarattıysa, Allah’ın izniyle yine eski kıyâfetine gir!” diye söylendi.
avarebedevi.blogspot.com
Okunmuş suyu, buzağının üzerine serpti. Buzağı silkindi. Ve birdenbire ne oldu bilmem, karşımda buzağı yerine kendi oğlumu gördüm; hemen oğluma sarıldım ve kurtulduğundan dolayı hem ben, hem de o Allah’a bin şükürler ettik.
Yavrum çektiği sıkıntıları bana anlattıkça, gözlerim yaşlarla perdelendi. Biraz sonra eve dönünce, yavrumun üvey annesinin gazâle döndüğünü gördüm. İşte bu gazâl, o gazâldir
Yorumlar
Yorum Gönder