Bu yazıyı içimde büyütüp de hiç kavuşamadığım sevgiliye ithafen yazıyorum. Zamanın ve mekanın bana bıraktığı tesiri asla anlayamıyorum. Ne yaparsam yapayım, nereye gidersem gideyim, yüreğimin bir köşesinde, ayakları nasır tutmuş bir hamal gibi taşıyorum onu. Her geçen gün biraz daha ağırlaşıyor sancısı. Rüyalarım onun ile başlayıp onun ile bitiyor. İçimde kopan fırtınaları. Bir dağ başında dağlara karşı yada azgın bir denize haykırarak anlatmak istiyorum. Ve en çok onu anlatmak istiyorum. Ama kelimelerim hep suskun kalıyor, ne zaman onu anlatmak istesem, cümleler harp alanından yeni çıkmış askerler gibi dağınık ve yorgun kalıyor. Kimisi yaralı kimisi ise can çekişmekte. Ne zaman aklıma gelse vahşi hayvanlar gibi saldırganlaşıyorum. Çünkü biliyorum, sadece o yüreğime dokunsa uysallaşacağımı. Onu sadece o olduğu için sevdiğimi hiç bir zaman anlayamayacak bunu biliyorum. Belki farkında değildir, içinde üzgün ve yalnız kalan çocuk ile nasıl arkadaş olduğumuzun. Gelmediği her gün biraz daha kendimi öldürüyorum. Biraz daha eski benliği mi ve kimliği yitirip gidiyorum. İçimdeki masum çocuk günden güne ölüyor. Bir kibrit gibi tek başıma yanıp yok olup gidiyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder