ARABA SEVDASI VE BATILILAŞMA - Murat Çelen


Araba Sevdası büyük ölçüde romanın başkahramanı Bihruz Bey’in etrafında şekillenen ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki toplumsal değişimi ve bu değişimin getirdiği yozlaşmayı, gerçekçi bir yaklaşımla ele alır.

Romanın başkahramanı Bihruz Bey, o dönem içinde, yükselen Batı medeniyetleri karşısında bir Doğulu olarak kendisini gören ve bu durumdan eziklik duyan bir kişidir. Bihruz Bey, babası koskoca bir Osmanlı Paşası olduğu halde, roman boyunca Doğu’nun Batı karşısında çaresiz olduğunu benimsemiş ve bu benimseyişinin bir göstergesi olarak,o dönemin popüler dili olan Fransızca’yı öğrenir. Dahası Fransızca’yı, kendi diline tam olarak adapte edemediği halde kötü şekilde taklit eder. Bunun yanında Anadolu’da bulunduğu zamanlarda at üzerinde ve atını takip eden hizmetçilerle gezmekten büyük zevk alan Bihruz Bey, İstanbul’a geldiği zaman Anadolu’daki halinden çok daha süslü bir şekilde giyinip araba kullanan ve uğradığı her yerdeki esnafla Fransızca konuşan bir insan halini alarak “Batı Taklitçiliği”ni sürdürür.

Bihruz Bey yukarıda sözünü ettiğimiz ve bayağı bir taklitçilikten oluşan yaşamıyla birlikte, zaman içinde asıl ait olduğu kültürü reddederek, “ne Batılı, ne Doğulu” olabilmiştir. Sürekli olarak sokaklarda araba ile gezmesi O’na bir itibar kazandıramamıştır ne yazık ki. Günün birinde Çamlıca Bahçesi’nde tanıştığı Periveş, Bihruz Bey’in aklını başından alsa da, bu durum geçici olur. Çünkü Bihruz Bey’in Periveş’e karşı duyduğu ilgi tek taraflıdır. Bihruz Bey’in yalancılığıyla ünlü arkadaşı Keşfi, Bihruz Bey’e; bir ara Periveş’i gördüğünü, ancak daha sonra Periveş’in öldüğü haberini iletir. Bihruz Bey bu haberi aldığında yıkılır. Yıkıntısı geçmek üzereyken Periveş’i görmesi ise ne yazık ki Bihruz Bey için pek bir şey arz etmez.

Bihruz Bey’in roman boyunca babasından kalan serveti eğlence içinde harcadığı da, Araba Sevdası’nın bir başka temasıdır. Bihruz Bey, Fransızca hocası Mösyö Piyer’e sürekli olarak para verir. Bunun nedeni ise, Mösyö Piyer’in Batı Taklitçiliğinden yararlanmaktır. Bihruz Bey ise bu durumdan kurtulamaz. Çünkü O, “Batılılaşma” ya da “Alafrangalaşma” adı verilen ve adi bir taklitçilikten öteye gitmeyen yola girmiştir.

***
Araba Sevdası her ne kadar “Servet-Fünun” döneminde yazılmış olsa da, günümüz Türkiye sosyetesi ya da “elit kesimi”ni da anlatır bizlere. Üstelik günümüzün “Bihruz Beyleri” eskisine göre çok daha görgüsüz ve şımarıktır. Yaptıklarıyla her an medyanın gözü üzerleridedir. Tıpkı Bihruz Bey gibi yaşamlarının her anı, adi bir “Batı Taklitçiliği” ile geçer. Ülkenin çözüm bekleyen yüzlerce sorununun yanında basında ve medyada sürekli olarak kendilerine yer bulurlar. Ayrıca yüksek eğitimlidirler. Her biri en az bir yabancı dil bilir. Yaşamları boyunca sahip oldukları fırsatları kendi lehlerin kullanır ya da kullandırtırlar. Zaten medya “babalarının medyası”dır. Gündelik yaşamlarımda kendi hayatlarına uyguladıkları hemen hemen her şey basının anında ilgisini çeker. Bu kişilerin yaşam zevkleri de Bihruz Bey’in zevklerine benzer. Sürekli bir Batılılaşma çabası ve arkasında yozlaşmış bir kişilik modeli sunarlar topluma. İşin ilginç yanı ise, toplumumuzun tüm bunları iyi veya kötü olarak sınıflandırmadan, kendi yaşamlarına uygulamasıdır. Tabi hal böyle olunca, Bihruz Bey’inkine benzer bir sonla karşılaşmaları da kaçınılmaz olur.

Yorumlar