Emeviler Ve Abbasiler Devrinde Eğlence Kültürü - Aydın Serhad Ayebe

 

Eğlence, insanların boş vakitlerini keyifli şekilde geçirmek için yaptığı çeşitli faaliyetlerdir. Araplarda ise eğlence kültürü denilince cahiliye dönemi ile islamiyet ve sonrası dönemler önem arz etmektedir bunların içerisinde Emeviler ve Abbasiler dönemlerinde eğlence kültüründe büyük bir artış söz konusudur.

Emeviler döneminde özellikle hükümdar sarayları ile zengin evlerinde musiki ve eğlence meclisleri çoğaldı. Hicaz’da ortaya çıkan Kays b. Zerih, ve Küseyyir Azze gibi gazel şairleri geniş ilgi topladı. Emeviler ve Abbasiler, “münademe” adı verilen eğlence meclislerini eski İran etkisiyle yeniden düzenlediler. İlk halifeler daha çok şiire önem vermişken Emeviler döneminde şiirin yerini şarkı aldı. Muaviye, 1. Mervan ve Abdülmelik coşkunlukları esnasında yaptıklarından haberdar olmalarını önlemek amacıyla nedimleriyle aralarında bir perde bulundururlardı. Bununla birlikte Yezid b. Abdülmelik gibi, nedimlere ve şarkıcılara görünen ve onlara serbestçe konuşma, gülme ve şakalaşma için izin veren hükümdarlar da vardır. 2. Velid zamanında halk musikiye ve şarkıcılara çok fazla rağbet etmiş, bu sebeple meşhur şarkıcı ve müzisyenlere bolca para harcanmıştır. Şarkıcıların Dımaşk’a gelmesi, burada halkın ahlakı ve toplum yapısı üzerinde birtakım değişikliklere sebep olmuştur. Şarkılı, sazlı sözlü eğlenceler İslam dünyasının başka yörelerinde de yaygındı. Mekke ve Medine’de dahi şarkıcılar mesleklerini icra edebiliyorlardı. Abbasi halifelerinin ise büyük bir kısmı eğlenceye düşkündü. İlk Abbasi halifesi Ebü’l-Abbas, eğlence meclislerinde başlangıçta kendisini eğlendiren nedimlerle arasında perde bulundurmaz, sevinç ve coşkusuna onların şahit olmasında bir sakınca görmezdi. Daha sonra araya perde koydurdu. Mansur ise nedimlerine görünmezdi. Mehdi halife olunca, başlangıçta babası gibi davranmışsa da sonradan nedimlerine görünmüştür. Halife güzel bir parça dinlediğinde şarkıcıya takdirlerini bildirir ve bahşişler verirdi. Harunürreşid de şarkıcı ve müzisyenlere çokça bahşiş verenlerdendi. Harunürreşid İran geleneğine uyarak sanatkarları mesleki güçlerine göre sınıflandırmıştı. Şarkı ve dans genellikle santur, rebap, kanun ve flüt eşliğinde icra edilir, cariyeler perde arkasından şarkı söylemekle beraber misafirlere hürmet için bazen salonda da görünürlerdi. İslam topraklarının genişlemesiyle musiki aletlerinde de bir çeşitlilik meydana gelmiştir. Vüzera ve zenginler arasında eğlence meclisleri yaygındı. Abbasiler, devletin zayıfladığı dönemlerde bile müzik ve eğlence meclisleri düzenlemekten geri kalmadılar. Ancak zaman zaman bu konudaki aşırılıklara bizzat halife tarafından büyük tepki gösterilmiştir. Mesela Kahir-Billah, kendisi müzik ve eğlenceye çok düşkün olduğu halde 933 yılında şarkıcılığı ve içkiyi yasaklamış, şarkıcıları tutuklatmış, müzik ve eğlence aletlerini kırdırarak şarkıcı cariyelerin diğer cariyelerle aynı fiyata satılmasını emretmiştir. Endülüs’te de halifeler sanat erbabına büyük bir yakınlık göstermiş, bu tutum özellikle musiki sanatının gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Emevi ve Abbasiler’in saray eğlenceleri musiki ve oyunlardan ibaret değildi. Birbirlerini hicveden ve etrafa neşe saçan şairlerin yanında en güzel hikayeleri anlatan hikayeciler, taklitçiler gibi, hüner sahipleri de sarayda eğlencelere katılırlardı. Dünyaca ünlü Bin bir Gece Masalları bu tür eğlencelerin bir mahsulü sayılabilir. Abbasiler döneminde taklitçilik de önemli bir sanat olarak görülürdü. Bu konuda büyük usta sayılan İbnü’l-Megazili halkı etrafında toplar, çeşitli toplumlara dair hikayeler anlatır ve onların diliyle taklitler yapardı. Bu maharetinden ötürü Halife Mu‘tazıd-Billah tarafından saraya da kabul edilmişti. Emevi ve Abbasiler’in kapalı alanlardaki eğlenceleri içinde satrancın önemli bir yeri vardır. İslam uleması, kumar olarak oynanmaması ve ibadetlerin ihmaline yol açmaması şartıyla satrancı dostlar arasında samimiyeti arttırıcı bir oyun olarak görmüş ve mübah saymıştır. Bu dönemde, satrançtan faydalanarak geliştirilmiş olan “cevahiriyye” adlı bir oyun ile haram veya mekruh addedilmesine rağmen tavla da yaygın durumdaydı.

Görülüyor ki Emevi ve Abbasi dönemlerindeki eğlence kültürü farklı toplumlarla dalga geçmek, kadını toplumda değersiz kılmak üzerine inşa edilmiştir. Buralardan geçip İslam kültüründe kendine iyice yer edinen bu anlayış günümüzde dahi birçok Müslüman tarafından sürdürülmeye devam edilmektedir.

Yorumlar