Kanuni Sultan Süleyman’ın Batı Seferleri - Aydın Serhad Ayebe

Kanuni Sultan Süleyman Batıya karşı, Osmanlı devletinin geleneksel Gaza ve Cihad siyasetini canlandırırken iki büyük hedefi vardı, bunlardan ilki Avrupa’nın kilidi konumunda bulunan Belgrad, ikincisi ise Akdeniz hakimiyeti açısından son derece önemli olan Rodos’tu. Bunları ise Macaristan’a iki Viyana’ya bir sefer düzenleyerek kanıtlayacaktı. Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk seferi olan Belgrad seferi, sadece askeri bakımdan değil devletin vizyonu açısından da sembolik bir önem taşır. Burası vaktiyle dedesi Fatih Sultan Mehmed’in alamadığı yerdi, Kanuni Sultan Süleyman Belgrad’ı alarak batıya yeni bir açılım yolu sağladı.

Kutsal Roma-Germen imparatorluğu tahtına 5. Karl ya da diğer adıyla Şarlken’in geçmesinden kısa bir süre sonra, Hıristiyan dünyasının iki büyük hükümdarı, Şarlken ile Fransa kralı 1. Fransua arasında bir savaş meydana geldi, böylece Avrupa iki cepheye ayrıldı bu durum Avrupa’nın birlik olmasını Osmanlılara karşı bir haçlı seferi düzenlemesini engelliyordu. Bu dönem kutsal Roma-Germen imparatorluğu ile Fransa arasında savaşların şiddetini giderek arttırdığı dönemdir. Kutsal Roma-Germen imparatoru Şarlken aile ilişkileri sayesinde Avrupa’daki hemen hemen bütün krallıklara varis olmuştu, Fransa ise Şarlken ile akrabalık bağı kurmamış tek Avrupa devletiydi. O dönemde Avrupa’nın tamamı bir Osmanlı istilasından çekiniyordu, Şarlken ise tüm Avrupa’da üstünlüğünü kurmak ve Ortaçağda olduğu gibi Avrupa’yı tek bir imparatorluk çatısı altında kendi egemenliğinde birleştirmek istiyordu. Bu hedef için propaganda konusu ise, bir haçlı seferi başlatmak, Osmanlılara karşı Avrupa’yı korumaktı, ama o zaman ki Avrupa devletlerinde, halklarında baskısıyla devletler arasında denge politikası, yani bağımsız devletler sistemi ortaya çıkmıştı. Denge arayan Avrupa devletlerinin karşısında, yükselme devrinde olan Osmanlı devleti, bu devletler sisteminde önemli bir rol oynayacaktır. Osmanlı devleti Avrupa’yı parçalanmış bir halde tutmak için bu denge politikasına destek verecektir, çünkü parçalanmış bir Avrupa’yı fethetmek ya da yönetmek daha kolaydır. 1526-1547 döneminde imparator Şarlken ve papa ile Osmanlı devleti arasındaki mücadeleler orta Avrupa da kara cephesinde, Akdeniz de ise deniz cephesinde sürecektir ve Osmanlılara karşı papanında desteğiyle Kutsal Liga ittifakı kurulacaktır. Kanuni Sultan Süleyman özellikle Mohaç Meydan Muharabesi’nden sonra Avrupa devletleri üzerinde üstünlük iddiasında bulunarak Kaiser tacı giymeye karar vermiştir. Bu durum Süleyman'ın kendini Roma imparatorluğunun topraklarının da varisi yapması anlamına geliyordu, çünkü Mohaç zaferinden sonra Kanuni Sultan Süleyman sadece Macaristan üzerinde değil bütün Avrupa üzerinde de egemenlik iddiasında bulunmuştur. Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki bir diğer önemli mesele olan Rodos meselesinin öncelik kazanması aynı zamanda Akdeniz hakimiyeti açısından önemliydi. Rodos adası, ticaret açısından çok işlek olan Kahire İstanbul deniz yolu hattı üzerindeki Hıristiyan ileri karakolu niteliğini taşıyordu böyle bir sefer ancak kuvvetli bir donanma ile gerçekleştirilebilirdi. Yavuz Sultan Selim’in yaptırdığı tershane ve son dönemlerinde hazırlattığı büyük donanma, bu işi için ek bir hazırlık gerektirmeyecek derecede kolaylık sağlayacaktı. Viyana’da Arşidük Ferdinand, Mohaç savaşında yenilen, kral 2. Louis’in meşru varisi olduğunu iddia ediyordu, Sultan Süleyman ise Macar kralının savaşta yenilmesinden sonra, tüm haklarının ortadan kalktığını Macaristan’ın ise kendisine ait olduğunu belirtiyordu. Bu sırada da Ferdinand’ın Zapolya’yı yenerek Budin’e girmesi üzerine Zapolya Sultan Süleyman’dan yardım istedi. Sultan Süleyman ordusuyla Zapolya’ya yardıma gitti. Sultan Süleyman açıkça Şarlken’e karşı Avrupa dünyası üzerinde üstünlük iddiasında bulunuyor ve Şarlken’i diplomatik temaslarda ve mektuplarında imparator olarak değil İspanya kralı diye anıyordu. Bu koşullar altında Sultan Süleyman ikinci defa Macaristan’a girerek zapolya’ya krallık tacını giydirdi ve Budin tahtına oturttu. Oradan Ferdinad üzerine yürüyerek Viyana’yı kuşattıysa da alamadı.

Kanuni Sultan Süleyman Batıya doğru olan, siyasi faaliyetlerinde genellikle, dedesi Fatih Sultan Mehmed’in izinden gitmeye çalıştı, buna göre stratejilerini oluşturmaya önem verdi. Belgrad’ın fethedilmesinin ardından ilk hedefinin vaktiyle, Fatih’in başarısız olduğu Rodos olması bunun bir göstergesidir. Başka bir gösterge ise italya’ya niyetlerinin başlangıcı olarak düşündüğü Korfu seferidir. Fakat Roma’yı yani Hıristiyanlığın kalbini ele geçirme arzusu sonuçsuz kalacak, diğer manada ise Otranto kıyılarına asker çıkartmayı başaran, ancak ölümü dolayısıyla seferi yarım kalan Fatih’ten daha başarısız olacaktı. Ama batıda Belgrad, Rodos, Boğdan ve Macaristanın büyük bir kısmı dahil olmak üzere imparatorluk topraklarını en geniş sınırlarına ulaştıracaktı.

Yorumlar