Rönesans Yeniden Doğuş, Ortaçağ ve Reformasyon arasındaki tarihi dönem olarak bilinir. 15. ve 16. yüzyıl İtalya’sında sanat, bilim, felsefe alanında, Antik Yunan ve Roma filozof ve bilim insanlarının çalışmalarının çeviri yoluyla alındığı, deneysel düşüncenin canlandığı, hümanizm akımı üzerine yoğunlaşıldığı, matbaanın bulunmasıyla bilginin geniş kitlelerle paylaşımının arttığı ve radikal değişimlerin yaşandığı dönemdir.
Bu çağ uzun zamandır geriye düşmüş olan Avrupa'nın ticaret ve Coğrafi keşiflerle yükselişinin öncüsü olmuştur. İtalyan Rönesansı bu dönemin başlangıcıdır sanatsal ve bilimsel gelişmeyi ifade eder. Rönesans teriminin kökeni Fransızca’dır. Yeniden doğuş anlamını içerir. Antik klasik metinlerin tekrar keşfi, öğrenimi, sanat ve bilimdeki uygulamalarının tespitidir. Entelektüel aktivitelerin sonuçlarının Avrupalılık kültürünü genelde güçlendirmesidir. Bu yüzden Rönesans'tan bahsederken iki farklı fakat anlamlı yoldan söz edilebilir ilki Klasik öğrenmenin ve bilimin antik metinlerin tekrar keşfiyle yeniden doğması ikincisi ise genel anlamda bir Avrupalılık kültürünün yeniden doğuşunu temsil eder. Rönesans döneminin yaratıcılığının esas yürütücü gücü tüccarlardır. Bunlar en karlı ticaretin hangi alanda olduğunu araştırdılar ve bu yoldan sağladıkları zenginlikleri sanat ve endüstri yeniliklerine yatırdılar. Rönesans Venedik, İngiltere, Portekiz gibi büyük kent devletlerinde ve ya metropoller de doğmuştur. Ortaçağ Avrupasında insanın hiçbir kıymeti yoktu. Engizisyon mahkemelerinde birçok insan çok defa sırf servetlerini ele geçirebilmek için öldürüldü. Papazlar çeşitli menfaatler karşılığında günahları af ediyorlardı, hatta cennetten yerler satıyorlardı, mantık ve insani esaslar kaybolmuştu. Dünyanın döndüğü kanısına varan Giordano Bruno ve daha pek çok düşünür çeşitli işkenceler görmüş pek çoğu öldürülmüştür. Bu itibarla Rönesans hareketi ilimdeki ilerlemenin yanı sıra insan ve tabiat sevgisini de beraberinde getirdi. Rönesansın öncüleri, sanat faaliyetlerinin yanı sıra edebiyat,ve tarihe de önem verdiler. Resim ve tasvir anlayışı gelişti. Mimaride Gotik tarzı terk edilerek Barok ve Rokoko üslubu geliştirildi. Rönesans mimarlığının başlıca ölçütü sadeliktir.Bu şekilde İtalyada başlayan Rönesans hareketi kısa zamanda bütün Avrupada yayıldı. Rönesans daha ziyade Fransa da sanat, Almanya da dini tablo ve resimler, İspanya da resim ve edebiyat alanında gelişti. İtalya da ki Rönesans hareketinde, Antik Yunan ve Roma yazarlarından Sophokles, Platon ve Çiçeronun eserleri tekrar ortaya çıkartıldı. Niccolo Machiavellinin Prens adlı eseri Rönesans döneminde yazılmış en meşhur eserlerden birisidir. Ressamlardan Rafael aynı zamanda heykeltıraş, mimar ve ressamda olan Leonardo Da Vinci bu devride İtalya da yetişen sanatçılardır. Fransa, edebiyat ve fikir sahalarında İtalya’yı geçerek bu alanlarda birçok eser çıkartmıştır en önemlilerinden biri Montaignenin Denemeler adlı eseridir ve yine Fransa da mimarlıkta Louvre sarayını yapan Pierre Loscot yetişti. Almanya da daha çok din alanında değişiklikler oldu, Almanya da Hümanizm akımından Erasmus ve Luther gibi aydınlar yetişti. İngiltere de tiyatro alanında Hamlet ve Othello gibi eserleriyle tanınan Shakespeare, İspanya da Don Kişotun yazarı Cervantes, Polonyada da ilk defa dünyanın güneş etrafında döndüğünü söyleyen Kopernik yetişti. Rönesans devrinde yapılan eserler Avrupa’da hala mevcuttur. Ressam ve heykeltıraşların tablo ve heykelleri müzelerde bulunmaktadır.
Avrupanın kaderini değiştiren Rönesans devrinin sebepleri arasında, Arapçaya çevrilmiş Antik Yunan ve Roma eserlerinin tercüme edilmesi ve yayımlanmasını, Matbaanın geliştirilmesini, ki bu sayede bilim ve düşünce yayılmıştır, pusulanın geliştirilmesini bu sayede de Coğrafi keşifleri, Coğrafi Keşifler sonucunda da zenginleşen ve güzel sanatlar gibi alanlara destek veren ve bu alanları koruyan bir sınıfın oluşmasını, Endülüs Emevilerinin Avrupaya taşıdıkları kültür, devlet ve vatandaş ilişkisi, hukuki haklar mimari, sanat, bilimsel bilgi ve yöntemler gibi fikirlerin bütün Avrupada yayılmasını gösterebiliriz.
Sonuçları arasında ise, Avrupanın skolastik düşünceden yani kilisenin baskısından kurtulup modernleşme çağına geçilmesinde büyük rol oynamıştır. Skolastik düşünce yıkılırken yerini deney ve gözleme bırakan bilimsel anlayış meydana gelmiştir, kağıt ve matbaanın kullanılmasıyla İncil farklı dillere çevrilmiştir ve din adamlarına olan güven azalmıştır, Reform hareketlerini hazırlamıştır, Din adamlarının ve kilisenin halk üzerindeki otoritesi sarsılmıştır, Avrupa’nın her yönden gelişmesine ve güçlenmesine öncülük etmiştir. Kısacası Avrupalılar Rönesans dönemiyle bilimi ve sanatı doğu medeniyetlerinden alıp kendi karanlık düşüncelerini doğu medeniyetlerine aşılamıştır ve ne yazıktır ki bu durum yüzyılardır bu şekilde sürmeye devam etmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder