19 Yüzyıl’ın ikinci yarısı, gerek Osmanlı Devleti, gerekse Avrupa Devletleri açısından; toplumsal, ekonomik, askeri, kültürel ve toplumsal ile en önemlisi de “siyasi dönüşüm evresine girildiği” bir dönem olmuştur. 20 Ağustos 1792’de yayımlanan “İnsan Hakları Bildirisi” ile Fransa’da, kralın yetkileri sınırlandırılmakla beraber Fransa, “Meşruti Krallık” seviyesinde bir devlet oluyordu. Nitekim aynı Fransa, 1789’da yaşadığı köklü bir devrim hareketiyle, kendi tarihini olduğu kadar, Dünya Tarihi’ni de değiştirecek ölçüde bir değişikliğe yol açıyordu.
Osmanlı Devleti ise, Avrupa’da yaşanan gelişmeleri yakından takip etmekle beraber, kendi içinde de bir dizi yenilik hareketine girişmeyi tasarlıyordu. Nitekim, 7 Ekim1808 tarihinde, dönemin Osmanlı Padişahı 2. Mahmut ve Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa öncülüğünde, Osmanlı Devleti’nde bulunan ve özellikle taşrada güçlü bir konuma sahip olan büyük toprak sahipler(bunlara genelde “Ayan” deniliyordu.) arasında, tarihe “Sened-i İttifak” olarak geçen ve bir anlamda devlet ile toprak ağaları arasındaki yetki eşitlemesi niteliği taşıyan bir antlaşma yapıldı. Buna göre, devlet karşısında taşra ve bazı bölgelerde güçlü olan kimselerin, temelde, devletin bekasına yönelik herhangi bir hamlede bulunamayacağına dair maddeler, ayanlar tarafından kabul edilmiş bulunuyordu. Fakat Alemdar Mustafa Paşa’nın vefatıyla birlikte “Sened-i İttifak”, Osmanlı Devleti’nce hedeflenen noktaya gelemedi.
Şunu da belirtmek gerekir ki, “Tanzimat Fermanı” öncesinde, Padişah 2.Mahmut döneminde, Osmanlı Devleti’nin” daha çağdaş” bir devlet olması yönünde, pek çok alanda, bir takım yenileşme hareketine imza atılmıştır. Fakat söz konusu yenileşme hareketleri, devletin çağdaş bir görünüme bürünmesi yolunda, istenilen sonuçları verememiştir.
Padişah Abdülmecid’in Osmanlı tahtına geçtiği yıl (1839), Osmanlı Devleti açısından; siyasi, askeri, ekonomik, sosyo-kültürel ve hukuki alanlarda, büyük atılımların yapılığı bir yıl oldu. Zira bu yıl içerisinde, Osmanlı Devleti, Sadrazam Mustafa Reşit Paşa tarafından, 3 Kasım 1839 tarihinde, devletin başkenti olan İstanbul’daki Gülhane Parkı’nda ilan edilen, “Tanzimat Fermanı” ile Osmanlı Devleti, her alanda büyük ve köklü dönüşümlere geçerek, söz konusu dönüşümlerin kalıcılığının sinyallerini veriyordu.
“Tanzimat Fermanı”nın ilanı ile beraber başlamış olan dönüşüm süreci içinde, Osmanlı Devleti’nin toplumun her alanında ulaşmayı hedeflediği seviyeye gelmesi amaçlanmıştır. Ayrıca dönemin, Osmanlı Devleti açısından en önemli meselelerinden biri olan, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın, Osmanlı Devleti’nin Mısır’a atadığı bir vali olmasına karşın, devlet otoritesini hiçe sayarak hareket etmesi karşısında, Avrupalı Devletler’in, Osmanlı Devleti yanında bir tutum almasını sağlamak, yine Avrupalı Devletler‘in, Osmanlı Devleti’nin iç sorunlarına karışmasını engellemek ve devlet içinde yaşayan Gayrimüslim halkı, devlete bağlı ve sadık hale getirmenin düşünülmesi de, Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesinde etkili olan sebeplerdir. Bu durumu, fermanın maddelerini incelediğimizde görmemiz mümkün olacaktır. Söz konusu maddelerin bazılarına kısaca bakacak olursak:
-Ülkede yaşayan, Müslim-Gayrimüslim bütün halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması,
-Bütün devlet işlerinde kanuna ve adalete uygun hareket edilmesi,
-Devlet sınırları içinde yaşayan halka karşı zulümden kaçınılması,
- Herkesten, geliri oranında vergi alınması, (Bu suretle, Osmanlı Devleti’nin yıllardır uyguladığı “İltizam Sistemi” kaldırılmış oluyordu.)
-Mahkeme olmadan, kimsenin idam edilmemesi.
Padişah Abdülmecid, “Tanzimat Fermanı” içinde yer alan tüm maddelere uygun şekilde davranacağına dair yemin etti ve böylece, Osmanlı Devleti açısından yeni bir döneme girilmiş oldu.
“Tanzimat Fermanı”nın genel anlamda içeriğine bakıldığı zaman, gözümüze çarpacak olan ilk unsur, “Tanzimat Fermanı”nın kabul edilmesi ile birlikte, Osmanlı Devleti’nin yüzyıllardır uygulayageldiği, klasik tarzda “Hanedan” ve “Monarşi Devleti” olma yolundan, “Hukuk Devleti” oluşum aşamasına geçiş yaptığı ve bu durumu, her alanda geçerli kılmaya yönelik adımlar atmaya hazır hale gelmesi olacaktır. Bunun yanında, “Tanzimat Fermanı”nın, Osmanlı Devleti’nin, daha önceki süreçlerde girişilmiş olan, ıslahat ve yenileşme hareketlerinden daha planlı olması ve bu sefer atılacak olan adımların, “hukuki bir zemin sayılacak olan” padişah fermanı ile desteklenmiş bir görünümde bulunması ve içerik olarak, toplumun her alanını kapsayıcı nitelikte hukuki düzenlemeler barındırıyor olmasıdır. Öte yandan, yine “Tanzimat Fermanı”, Osmanlı Devleti’nde daha önce görülmemiş olan bir gelişmeye de sebebiyet vermiştir. Söz konusu gelişme, “Padişah’ın, kendi isteği doğrultasında, kanun önünde, yetkilerini kısıtlaması” olmuştur. Bu durum bizlere, “Osmanlı Devleti’nin her alanda en yetkilisi” pozisyonundaki yöneticisi olan Padişah’ın, devleti “Hukuk Devleti” yapma yolunda, bizzat kendisinin öncülük yaptığını ve buna bağlı olarak, devlet yönetiminde “hukukun üstünlüğü” ilkesinin geçerli olmasının istendiğini gösterir. Ayrıca yine bu dönemde, “Meclis-i Tahkikat” ve karma mahkemelerin oluşturulmasıyla beraber, ceza davalarında, şer’i mahkemelerin yetkilerinin ortadan kalktığı görülür.
Öte yandan, ”Tanzimat Dönemi”nde, Osmanlı ile Avrupalı devletlerin ticari anlaşmazlıklarını çözmek amacıyla, ticaret mahkemeleri kurulmuş, Gayrimüslim halkın; evlenme, boşanma ve miras gibi konularda, bölgelerinde bulunan kadı ve naip gibi kişilerin yetkili olmadığı ve yine Gayrimüslim halka yönelik olarak, hukuki meseleler üzerinde, geniş kapsamlı bir dizi, düzenlemeye gidilmiştir. Böylece, Osmanlı Devleti, devlet sınırları içinde yaşayan Gayrimüslim kimselere, kendi aralarındaki sorunların çözümünde, yasal statülerini tanımaya dair, hukuki bir hak vermiş oluyordu.
Sonuç itibariyle “Tanzimat Fermanı”, Osmanlı Devleti, kendi iç ve dış sorunlarını çözümleyici, devlet sınırları içinde bulunan Müslim ve Gayrimüslim vatandaşların, Osmanlı Hukuk Sistemi dâhilinde karşılaştığı sorunları giderici olacak şekilde, devletin yönetim biçiminin “Monarşi”den “hukukun üstünlüğünü tanıyan” bir yönetim sistemine doğru evrilmesinin temelini oluşturacak, kapsamlı bir hukuk reformudur. Ancak, zaman içinde, Osmanlı Devleti yönetimince; hukuki, askeri, siyasal ve sosyo-kültürel ile ekonomik dönüşüm ve gelişim sürecinin tam anlamıyla başarılmasını sağlayamamıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder