Umut..


Sonra.. Bir daha olmaz dersin. Bir daha kimse kalbindeki kurak toprağı eşelemez. Dönüp kimse bakmaz oraya. Zamanla kendin bile unutursun o toprağın varlığını. Kıştan, soğuktan, ayazdan korumazsın. Güz bahara döner mi diye düşünmezsin. Bilmezsin, içinde hükmünü sürdüren ılık esintileri..
Sonra biri gelir, o toprağa bir çapa vurur önce. Çapanın darbesi küçüktür görünürde. Ama çatlatır toprağın kurumaya yüz tutmuş tabakasını. O incecik çatlaktan ılık bir rüzgar dolar ilk başta içeri. Olacakların önden habercisi gibi. Bazen güneşin sıcak ışığı sızar bir köşeden, bazen yağmurun damlaları usul usul.. Dışı yine sert ve kuraktır toprağın. Ama içi çoktan yumuşamaya başlamıştır bile. Nefes almıştır çünkü toprak o çapa darbesiyle..

Sonra nereden estiğini bilmediğin bir rüzgâr ufacık bir tohumu sürükler peşi sıra. Hayat bu ya, tohum o incecik çatlağa denk gelir ve o çatlaktan milim milim ilerler toprağın içine. Burdan bir şey çıkmaz ya neyse varsın o tohum da orda oyalansın öylece dersin. Oysa tohum sevmiştir toprağın yumuşak yüzünü. Rahatlamış, kabuklarını kırmıştır içinde saklı tuttuğu hazinesinin. Toprak kendinden bir haber sanır ki tohum orda sadece bir boşluğu dolduruyor. Umursamaz, görmezden gelir. Ama tohum inatçı çıkmıştır. Sağa sola ittirip huzurunu kaçırır toprağın. Yerini genişletmek ister gibi, ittirdikçe ittirir toprağı. Toprak öyle bunalmıştır ki, bu kıpırdanmalardan kurtulmak için o incecik çatlağı bu kez kendisi genişletmeye başlar. En başında boşluk dolduranken şimdi ise fazlalık olmuştur tohumun varlığı. Çatlak büyüdükçe tohumun o çatlağa doğru ilerlediğini fark eder. Kurtulacağını düşünerek sevinir toprak. Ona yardımcı olmak için daha bir genişletir çatlağı. Tek odağı tohumun çatlaktan dışarı doğru çıkmasıdır artık. Dediği gibi de olur. Fakat o hengamede tohumun aşağıda kalan kısmının onun derinlerine doğru ince ince ilerlemeye başladığını görememiştir toprak. O, kurtulmaya çalışırken daha bir sıkı tutunmuştur tohum ona. El mahkum, sert ve kurak yüzünü yavaş yavaş kırmaya başlar tohumun azimli ilerleyişi karşısında. Fakat tohumun bir yanı ona sıkı sıkıya bağlanırken öbür yanı ondan usul usul uzaklaşmaktadır artık. Başlarda önemsemez toprak bunu, tohumun içine işleyişine hayranlık duymaktan alıkoyamaz kendisini. Ne çare ki rüzgârlar esmeye başlar. Bazen ılık, bazen serin.. Bazen yağmuru da katar ardına. Tohum bu rüzgârla kol kola dans ettikçe kendinden geçer. Toprağı unutur, rüzgâra eşlik etmek ister. Ona kapılıp onunla gitmek ister uzaklara. Oysa kökleri hala topraktadır. Ve toprak o köklere sıkı sıkıya bağlanmıştır. Bırakmak istemez onu. Yumuşak yüzü bu kez yavaş yavaş sertleşip kuraklaşmaya başlar toprağın. Agresifleşir, nefes aldırmaz her zerresinin onunla bütünleştiği köklere. Öyle sıkıştırır ki içinde, ya tohum pes edip onunla sağlam bir zeminde bir ömür çiçek açmayı kabul edecektir ya da toprağın tüm çabasına rağmen rüzgârla gelen o ılık esintiye kapılıp terk edecektir toprağı.

Toprakla tohumun mücadelesidir bu. Kazananı kim olur bilinmez. Fakat birileri senin de içinde kuruttuğun toprağa bir gün muhakkak bir çapa darbesi vuracaktır. Ne geç, ne erken.. Yalnızca, zamanı geldiğinde.. 

Yorumlar