Ayışığında Dans Eden Kedi

 

Bir zamanlar, büyük bir şehrin kıyısında, eski taş evlerin arasında yaşayan bir kedi varmış. Bu kedi sıradan kedilere hiç benzemezmiş. Gözleri gece karanlığında ay gibi parıldar, tüyleri siyah kadife gibi ışıldarmış. Adı Luna’ymış.

Luna gündüzleri sıradan bir sokak kedisi gibi davranır, insanlara sokulmaz, gölgelerden sessizce geçip gider, eski çatıların üzerinde uyumayı severmiş. Ama gece olunca, özellikle de gökyüzünde dolunay yükseldiğinde, Luna’nın sırrı ortaya çıkarmış: O, ayışığında dans edermiş!

🌿

Şehrin çocukları bazen pencerelerinden gizlice bakar, onun ay ışığının altında kıvrıla kıvrıla döndüğünü, patilerini havaya kaldırarak adımlar attığını görürmüş. Ne var ki, kimse bu dansın aslında sıradan bir oyun olmadığını bilmezmiş. Çünkü Luna’nın dansı, ayın ışığını dünyaya bağlayan gizli bir büyüymüş. Eğer Luna dans etmezse, ay ışığı giderek solarmış.

Fakat bir gece, şehre karanlık bir gölge çökmüş. Ay gökyüzünde yükseldiği hâlde ışığını saçmıyor, solgun ve güçsüz görünüyormuş. Luna ne kadar dans etse de ışık çoğalmamış. O sırada rüzgârla birlikte tuhaf bir fısıltı gelmiş:

— “Ay’ın kalbi çalındı… Ay’ın kalbi çalındı…”

🌙

Luna kulaklarını dikmiş. Bu ses, eski zamanlardan beri var olan, gizemli Gece Kuşları’na aitmiş. Onlar, gökyüzünün sırlarını bilen, siyah kanatlı kuşlarmış. Kuşlardan biri Luna’nın yanına inmiş.

— “Cesur kedi, Ay’ın kalbini karanlık bir büyücü çaldı. Onu geri getirmezsen, şehir sonsuza dek karanlığa gömülecek.”

Luna şaşırmış. O sadece bir kedi olduğunu düşünürmüş; ama içten içe biliyormuş ki ayışığının ona verdiği güçler boşuna değilmiş.

🌿

Ertesi gece yola koyulmuş. Sessiz sokaklardan geçip ormana ulaşmış. Ormanın içinde ilerlerken, karşısına ihtiyar bir baykuş çıkmış. Baykuş kocaman gözleriyle Luna’ya bakmış:

— “Küçük kedi, bu yolda seni üç sınav bekler. Başaramazsan geri dönemeyeceksin.”

Luna, kuyruğunu dikleştirip cesurca mırıldanmış:
— “Ay için gerekirse her şeyi yaparım.”

Baykuş kanatlarını açıp yolu göstermiş.

🌙

İlk sınav: Bir nehrin kıyısına gelmiş. Nehir karanlık, suyu fırtına gibi çalkalanıyormuş. Su ona şöyle fısıldamış:
— “Benim içimden geçemezsin. Ancak kendi korkularınla yüzleşirsen seni taşırım.”

Luna gözlerini kapatmış. Kendi korkularını düşünmüş: Yalnız kalmaktan, unutulmaktan, ay ışığını kaybetmekten korkuyormuş. Derin bir nefes almış ve adım atmış. Birden suyun üzerinde ay ışığından köprüler belirmiş. Böylece nehrin öteki yakasına geçmiş.

🌙

İkinci sınav: Ormanın derinliklerinde, yüzlerce aynayla dolu bir mağara çıkmış karşısına. Her aynada farklı bir Luna görünüyormuş: Kimi hırçın, kimi korkak, kimi bencil… Mağaranın sesi şöyle demiş:
— “Gerçek yüzünü seç. Hangisisin sen?”

Luna dikkatle bakmış. Kendi en saf hâlini bulmuş: Ay ışığında dans eden, özgür ve sevgi dolu Luna’yı. Ona yaklaşmış. Birden aynalar kırılmış, yol açılmış.

🌙

Üçüncü sınav: Dağın zirvesine vardığında siyah pelerinli büyücü karşısına çıkmış. Elinde parlayan gümüş bir taş varmış. Bu, Ay’ın kalbiymiş!

Büyücü kahkaha atmış:
— “Senin gibi küçücük bir kedi mi bana meydan okuyacak?”

Luna’nın gözleri ay ışığı gibi parlamış. Kuyruğunu savurup ay ışığının gücüyle kükremiş. Dans etmeye başlamış; patileri yere vurdukça taşların üzerinde ışık halkaları yayılmış. Büyücü büyülerini savurmuş ama Luna’nın dansı ışıkla büyücünün karanlığını eritmiş.

Sonunda Luna tek bir sıçrayışla büyücünün elindeki taşı kapmış. Ay’ın kalbi ışıldamış, gökyüzüne yükselmiş. Ay yeniden tüm parlaklığıyla şehri aydınlatmış.

🌙

Şehre döndüğünde insanlar pencerelerden bakmış ve gökyüzünün nasıl parladığını hayretle izlemişler. Çocuklar Luna’nın çatıların üzerinde dans edişini görmüş. O günden sonra, şehir halkı ay ışığının değerini hiç unutmamış.

Luna ise her dolunayda dans etmeye devam etmiş. Çünkü biliyormuş ki ay ışığı yalnızca gökyüzünü değil, insanların kalplerini de aydınlatıyordu.

Yorumlar