Uyuyan Ormanın Sırları

Bir varmış, bir yokmuş. Ormanın derinliklerinde kimsenin girmeye cesaret edemediği bir yer varmış. Bu ormana “Uyuyan Orman” dermişler. Çünkü ağaçlar, çiçekler, hatta minik böcekler bile sessizmiş; sanki uyuyorlarmış.

Küçük Ela adında bir kız, bu ormanı çok merak edermiş. Her gün köyün kenarından bakar, “Acaba ormanın içinde neler var?” diye hayal kurarmış. Bir gün cesaretini toplamış ve sırt çantasını alıp ormana girmeye karar vermiş.

Ormanın girişinde dev bir meşe ağacı karşısına çıkmış. Ağacın dalları hışırdamış, yapraklar fısıldamış:
— “Hoş geldin, küçük ziyaretçi. Ama unutma, bu ormanda sessizlik altın gibidir. Sabırlı ol, acele etme.”

Ela başını sallamış ve dikkatle ilerlemiş. Ormanın içine girdiğinde her şey gerçekten sessizmiş. Kuşlar ötmemiş, rüzgâr bile yaprakları sallamamış. Ama ilerledikçe yumuşacık bir ışık görmüş. Bu ışık bir çiçeğin taç yapraklarından yayılıyormuş.

Çiçeğin yanında minik bir sincap varmış. Sincap gülerek demiş:
— “Burası uyuyan orman. Ama sen farklı bir çocuksun. Sadece cesur ve iyi kalpliler çiçeği görebilir.”

Ela çiçeğe yaklaşmış ve yapraklarını okşayarak fısıldamış:
— “Merhaba, seni gördüğüm için çok mutluyum. Umarım ormanın sırlarını öğrenebilirim.”

O anda çiçeğin ışığı parlamış ve ormanda hafif bir melodi çalmaya başlamış. Ela, melodiyi dinledikçe ağaçlar yavaşça hareket etmiş, minik yapraklar dans etmeye başlamış. Uyuyan orman, onun varlığıyla canlanmış!

İlerleyen dakikalarda Ela, ormanın derinliklerinde bir gölet görmüş. Gölette minik kurbağalar şarkı söylüyormuş, suyun üstünde parlayan ışıklar da onlara eşlik ediyormuş. Ela dikkatlice gölete yaklaşmış ve kurbağalara selam vermiş. Kurbağalar da ona sevinçle cevap vermiş.

En sonunda ormanın merkezine varmış. Burada yaşlı bir baykuş uyuyormuş. Baykuş rüyasında ormanın sırlarını saklıyormuş. Ela, baykuşun yanına sessizce gitmiş ve fısıldamış:
— “Uyan, ormanın sırlarını paylaşabilirsin.”

Baykuş gözlerini açmış, hafifçe kanat çırpmış ve demiş ki:
— “Senin sabrın ve cesaretin sayesinde orman yeniden uyanıyor. Artık uyuyan ormanın sırrını biliyorsun: Sessizlik ve dikkat, en büyük güçtür.”

Ela gülümsemiş ve ormandan çıkarken minik ağaçlar ve hayvanlar ona el sallamış. O günden sonra köyde herkes, sessizliği ve doğayı anlamak için ormana uğramaya başlamış. Ela ise uyuyan ormanın sırlarını herkese anlatan cesur bir çocuk olmuş.

Bir varmış, bir yokmuş, orman hep uyanıkmış…

Yorumlar